20 Temmuz 2010 Salı

Ne acı değil mi sen bana bir daha hiçbir zaman dönmeyeceksin.

Aslında ayrılıklar o yüzden bu kadar acı. Ölüm acısı gibi olduğu için ayrılık.

Ama bilirsin ki aslında o ölmedi ve başka biriyle birlikte insan egosu bunu kaldıramaz.

Oysa ki o seni ömür boyu sevmek ve istemek zorunda değildir. Ne büyük bir cehalet değil mi?

Bir yandan işsizlik bir yandan bahtsızlık vurur. Güçlü olmak çok zordur. Yaşama nedenin belki de ailendir. Ama yine de bazı git gellerin vardır. Ürkütücü olan yaşlılık ve yalnızlıktır. Ölüme yakın olmak mıdır korkutan.

Dışarı çıkarsın ve deli gibi susarsın ya da acıkırsın. Paran yoksa çekersin açlığı da susuzluğu da.

Kimseden de isteyemezsin. Yine dönersin ailenin kucağına. Bu acizlik karamsarlık da yaratır.
Bunalıma daçok rahat girersin. Artık yüzüm güzel bahtım şansım da güzel olsun dersin ama
sonuç değişir mi şüphelisindir.

Canını taşımak ağır gelir mi insana? Geliyor işte. Duygular beyin boş kaldığında boğmaya yeltenir düşüncelerini. Her şey kapkara olur. Çözüm bulanıktır çünkü gözlerin bıkmıştır gözyaşı dökmekten. Bu da yaşlılığında sana fazlasıyla zarar olarak geri dönecektir.

Akıllı olmak gereklidir. Sadece gerekeni yapmak gerisini Allaha bırakmak. Ağlasan da kafayı da yesen çözüm değildir bu. Bunlara devam edersen kaybolursun gerçek dünyada. Bulanık zihiinle
yaşayamazsın.

Hayat acı benim gibilere. Yüzüm güler büyük bir saflıkla ben burdayım iyiyim yaşıyorum dercesine ama bu yetmez. Para büyük bir gerçekliktir. Yemezsen içmezsen olmaz. Kaç saat dayanabilirsin ki hele bu sıcakta susuz kalmak.

Ölmek de çözüm değil. Çözüm gerekeni yapıp beklemek. Umutlu olmak pes etmemek ve akıllı olmak, kalp kırmamak, duygusal olmamak, mantıklı olmak.

Bugunlük bu kadar yeter sanırım. İnşallah birgün herşey yoluna girer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder